Beygir Geçmişi / İlk goz ağrım / SYM Gts 250i Evo

Beygir Geçmişi / İlk goz ağrım / SYM Gts 250i Evo

Beygir Geçmişi / İlk goz ağrım / SYM Gts 250i Evo

İki teker ruhunu, dört teker bedenini taşır der çoğu motosiklet kullanıcısı. Ben bu duyguyu henüz küçük yaşlarda Ankara’da bisiklet sürerken tattım, o zamandan beridir bisikletin ve motosikletin yeri ayrı oldu benim için.

 

Gelelim motosiklete başlama hikayeme. Eniştem. Evet evet, doğru duydun.
Eniştem gerçek anlamda yarış motosikleti meraklısı, bildiğim kadarıyla ZZR1100’e kadar uzanan bir geçmişi var. Hatta ilk motosiklet yarışlarına beni götürmüştü, drag yarışları gibi bir şeydi.
İlk motosiklet üstüne binişim Çin malı motosiklet olurken, aynı Çin malı motosikleti arabaya yükleyip şehir dışından sarı renkli Hyosung GT250R ile takas etmiştik. Sabahın erken saatlerinde çıkmamıza karşın, alış verişi yapıp dönmemiz akşam 10’u bulmuştu. Dün gibi hatırlıyorum, motosikleti arabadan indirdikten sonra binip üstünde 100-200 metre gezmeden eve gitmem demiştim 🙂 İşte böyle başladı bendeki motosiklet sevdası.

İlk motorumu almaya evlenmeden önce karar vermiştim. Pek fazla param yoktu, Çin malı motorun ne gibi sorunlar çıkaracağını bilmediğim için de alık alık bakıyordum. Regal Raptor almaya karar verdim, gittik motoru da gördük hatta, fakat beklediğimiz gibi olmayınca almadık. Sonrası nişanlılık dönemim ve evlilik.

Evlendikten sonra kısmet oldu motosiklet sahibi olmak. Şimdi ise iki kişiydik, yani aldığımız motorun konforlu ve iki kişi için yeterli olması gerekiyordu. Vitesli almaktan vazgeçmiş, scooter’a dönmüştüm yüzümü. Uzun araştırmalar, ince eleyip sık dokumalar sonrasında SYM Gts 250i Evo almaya karar verdim. Aldım da.

Yine eniştem ile birlikte beğendiğimiz motoru Silivri’den almaya gittik. Tabi bende tecrübe yok, bırak kendimi götürmeyi iki kişi nasıl gideyim. 🙂 Eniştem aldı getirdi motoru, gelene kadar da ecel terleri döktü. Ee alışmamış adam vitessiz motora, ne yapsın. Oturuş pozisyonu, frenleri, gaz tepkisi oldum olası ters. Neyse sağ salim geldik.

Yanlış hatırlamıyorsam Ağustos 2014’te 10.750 kilometrede aldım kendisini. Beyaz, inci gibiydi. Hemen eşimle birlikte Hasanpaşa’ya gittik motosiklet ekipmanlarımızı almak için. Tabi mevsim yaz, biraz da bilinçsiz olmamıza rağmen aldığımız ilk ekipmanlar Motosuperstore‘daki Ercan’ın katkılarıyla kaliteli oldu. Motor beyazdı, henüz tecrübem olmadığı için trafikte daha kolay fark edilmek amacıyla mont ve kaskımı da beyaz almıştım. Buna başka bir yazıda daha detaylı bir şekilde yer vereceğim ama Ercan’ı anmadan edemedim.

Motosikletin özelliklerinden bahsedeyim kısaca. 249cc kayış aktarmalı vitessiz bir motosiklet düşünün. Gaza bastığınızda gidecek, fren yapınca da duracak. Debriyaj yok. Rakiplerine kıyasla daha konforlu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta daha da ileri giderek, şuana kadar kullandığım Maxsym400 ve Honda Integra’dan da daha konforluydu. Motosiklet hakkında bazı konulara açıklık getirmek istersek şöyle aşağıya buyurun.

  • Aydınlatma: Orta. Çift far gibi görünse de, gündüz farları asimetrik (sadece biri) yanıyor. Bir diğeri ise uzun far. Bunun haricinde fabrika çıkışı sis farı mevcut motorda. Gündüz farları da isteğe bağlı açıp kapatılabiliyor ki bu da akünüzün zayıf düşmesi sırasında size bir avantaj yaratıyor. Farlarını değiştirme gereği duymamıştım.
  • Güç: 250 cc bir motora göre gayet yerinde, tabii ki biz iki kişi kullandığımız için bize yeterli olmadı. Her ne kadar yetersiz kalsa da bu motor ile İstanbul – Ankara ve 2015 yılında Ege turuna çıktık.
  • Konfor: Süper! Konfor konusunda şuana kadar kullandığım motorlar arasında en konforlusu oldu diyebilirim. Çekyat gibi, berjer koltuk gibi. Motor mu kullanıyorsun yoksa evinin salonunda oturup motosiklet sürüş videosu mu izliyorsun aradaki farkı anlamak güç.
  • Fren: Gayet iyi. SYM’lerin genelinde olan bir özellik sanırım, çelik fren hortumuna sahip fren sisteminde. Gayet güzel duruyor, fren performansı yeterli, tek eksiği ABS olmaması.
  • Yakıt: Normal. Biz sürekli 2 kişi kullandığımız için hep ortalamanın üstünde seyrettik. Ege turunda 100 kilometrede yaklaşık 3 litre yakıt ortalamasına sahiptik. Motor da aşağıdaki gibi yüklüydü.
    Arka çanta ve sele altı ağzına kadar dolu, o da yetmezmiş gibi sırt çantasını doldurup depo üstü çanta olarak kullandık.

  • Bagaj: Bildiğin scooter işte. Sele altına 1 tam kapalı kask 2 mont ıvır zıvır alıyordu. Biz iki kişi olduğumuz için arkaya 37lt topcase takmıştık.
  • Lastik: Fabrika üretimi üzerinde Maxxis lastikler ile geliyor. Hamur olarak sert bir yanda kalsa da sıcak havalarda yol tutuşu ve lastik ömrü olarak tatmin etmişti beni. Havaların soğuması ile Michelin City Grip lastik taktırmıştım, onda da çok sıcak asfaltta kendini bırakmalar hissettim.
  • Servis: Servis ağı gayet yeterli. İşi bilen Suzuki servisleri aynı zamanda SYM servisi de yapıyordu. Altan ve Yücel motor hem SYM hem de Suzuki servisi.
  • Motor: Yağını düzenli olarak değiştirip, kaliteli yağ koyduğunda seni üzmeyen bir silindire sahip. Sangyong tarafından seramik kaplama silindir özelliğine sahip olurken, normal silindire kıyasla daha dayanıklı olduğu söyleniyor.
  • Hararet: Bu motorun fan açtığını nadiren gördüm. 1 yıl içerisinde toplasan 10 kere fan açmıştır, hatta bir ara “acaba sorun mu var” diye baktırmıştım 🙂
  • Ayna: Kötü gibi sanki. Motora bağlı aynalar maalesef güzel bir görüş açısı sağlamıyor. Daha çok dirseğinizi göstermekle kalıyor. Ben bu işi küçük tümsek aynalar ile çözmüştüm. Yine de alışmak zaman aldı.

İşin özeti şu benim için, bu motor ile yaklaşık 8 bin kilometre yol yaptık ve gayet mutlu mesut ayrıldık. Uzun yolculuklarda ve şehir içi ani hızlanmalarda bize yetmediği için değiştirip Pegasus’a geçtik.
Pegasus hakkındaki yazıya da buraya tıklayarak ulaşabilirsin. 🙂

Category : Beygir Geçmişi Tags : , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.